Adjust cookies
If you click on "Accept all cookies", you agree to the storage of cookies on your device in order to improve the navigation on the website, to analyze the use of the website and to support our marketing activities.
Essential cookeis
- Session cookies
- Login cookies
Performance cookies
Functional cookies
- Google Maps
- YouTube
- SocialShare Buttons
Targeting cookies
- Facebook Embeded

İşyerinde Çalışanların Sağlığını Etkileyen En Önemli 7 Faktör

Günümüzde çok sayıda işçi sağlıksız ortamlarda çalışmaktadır. İşten eve dönen çalışanların, stres, kaygı, depresyon, alkol bağımlılığı, yüksek tansiyon ve başka birçok olumsuz sonuçlar da dahil çok sayıda zihinsel ve fiziksel sağlık sorunu yaşamaları olasılığı enerjik ve mutlu hissetme olasılığından çok daha yüksektir. Bunun şirketler açısından sonucu, üzgün, stresli ve hasta insanlarla dolu bir işyeri olmak haricinde, daha maliyetli sigorta primleri, inovasyonun azalması, negatif işveren markası, işe devamsızlık oralarında artış, işçi verimliliğinde düşüş ve çok daha fazlasıdır.

Yine de iyi haber şu ki, araştırmaya dayalı Trust Index™ Anketini kullanarak, şirketinizin bu sağlık ve zindelik faktörlerinden hangilerinde iyi olduğunu ve hangilerinde daha çok çalışmanız gerektiğini belirlemesine tam olarak nasıl yardımcı olacağımızı biliyoruz.  Anketteki beyanlarımız özellikle çalışanların önem verme, adil olma ve eşitlik deneyimlerini, fiziksel/psikolojik/duygusal güvenliklerini, yaptıkları işten duydukları gururu ve uyum ve işbirliği ve topluluk deneyiminin ne kadar güçlü olduğunu değerlendirmeyi amaçlamaktadır.  Great Place to Work Sertifikalı şirketler ve En İyi İşverenler, çalışanların güçlü, sağlıklı ve birbirlerine bağlı olduklarını hissettikleri zaman işyerlerinin başarılı olmasının mümkün olduğunu göstermektedir. 

Daha İyi Çalışan Sağlığı ve Zindeliği için 7 İpucu

Fiziksel sağlık yıllardır ön planda olsa da sonunda artık ruh sağlığı da hak ettiği ilgiyi görmeye başlamıştır. Gerçekte fiziksel ve ruhsal sağlık birbirine bağlıdır ve gerçekten sağlıklı ve zinde olabilmek için her iki açıdan da sağlıklı olmak gerekmektedir. Fakat birçoğunuz bunu zaten biliyorsunuz. İşyeri sağlığı uzmanı olan Stanford Üniversitesinden Dr. Jaffrey Pfeffer’i işyeri sağlığı konusundaki fikirlerini paylaşmak üzere Great Place To Work For All Zirvesinde konuşma yapmaya davet ettik.

Jeffrey Pfeffer’in araştırması çalışma ortamlarının insan sağlığı ve mutluluğu üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Dr. Pfeffer, açılış konuşmasında sağlık ve zindelikle ilgili çok ilginç bazı tespitler paylaşmıştır. Bu tespitlerin en önemlisi, çalışanların işyerinde sağlıklı olmasını sağlayan şey sağlık ve zindelik programları değildir. Daha ziyade, tüm çalışanlar için harika bir çalışma ortamı oluşturarak genel çalışma ortamının genel olarak iyileştirilmesi, çalışanların sağlıklı olmasını sağlamakta çok daha etkili bir yöntemdir. Dr. Pfeffer yaptığı konuşmada, “Mükemmel işyerleri inşa eden şirketler aynı zamanda çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını ve yaşam sürelerini de iyileştirir,” demiştir. Sağlıksız çalışma ortamlarının topluma maliyetinin her yıl 130 milyar Dolar ve 125.000 ölüm olduğunu tahmin etmektedir.

İşverenler çalışanlarının sağlıklarını korumak için ne yapabilirler? Dr. Pfeffer’in araştırmasına göre, işyerinde çalışanların sağlıklarını doğrudan etkileyen yedi faktör bulunmaktadır:

 

1. İş tasarımı ve iş üzerindeki kontrol

İşleri üzerinde çok az kontrole sahip çalışanlar üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. İşin olumsuz etkileri özellikle büyük baskı altında çalışan ve işgünleri üzerinde çok az kontrole sahip olan çalışanlar üzerinde görülmektedir. İngiliz epidemiyolog Michael Marmot ve ekibi, İngiliz Kamu Hizmetleri çalışanları arasında çalışma yapmıştır. McKinsey Quarterly‘de yayınlanan bir makaleye göre, “Marmot’un ekibi çalışanın kademesi yükseldikçe kardiyovasküler hastalık oranının ve kardiyovasküler hastalık nedeniyle ölüm oranının düştüğünü keşfetmiştir. Diğer faktörler kontrol edildiğinde, bu fenomenin, çalışanın kademesi ile korelasyon içinde olan iş üzerinde kontrole sahip olma seviyesindeki farklılıklardan kaynaklandığı belirlenmiştir. Üst kademelerde görev yapan İngiliz çalışanlar, çoğu şirketteki üst kademedeki çalışanlar gibi, çoğu zaman üzerlerinde daha fazla sorumluluk olsa bile, işleri üzerinde daha fazla kontrole ve ne yaptıkları, nasıl yaptıkları ve ne zaman yaptıkları konusunda daha fazla takdir yetkisine sahiptir.”

Dr. Pfeffer’in tavsiyesi nedir? Şirketler daha fazla esnek ve özerk görevler tasarlayarak ve mikro yönetimin önüne geçerek bu tehlikelere karşı koruma sağlayabilirler.

 

2. Fazla çalışma ve çalışılan saat sayısı

Morten Hansen, yaklaşık 5.000 kişi hakkındaki bir çalışmaya dayanan Great at Work isimli kitabında, performansın kesin şekilde çalışma saatleri ile ilgili olmadığı tespitinde bulunmaktadır. Nitekim kitaba göre, çalışma saatleri ne kadar fazla ise çalışılan saat başına verimlilik o ölçüde azalmaktadır. Dr. Pfeffer’e göre, uzun çalışma saatleri “kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve engellilik dahil sağlık sorunları ile ilişkilidir. İşverenlerin bu gerçeği kabul etmeleri ve çalışanlarını iş gününün sonunda işten ayrılarak, genellikle 'işten erken çıkma' ile ilişkili dışlanma olmadan aileleri ve arkadaşları ile vakit geçirmeye teşvik etmeleri gerekir.

 

3. Sosyal destek sağlama

Dr. Pfeffer’in araştırması, sosyal yardımın (aile ve güvenebileceğiniz arkadaşlar, yakın olunan kişiler) sağlık üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olabileceğini ve sağlığı tehdit edebilecek işyerindeki stres dahil olmak üzere çeşitli psiko-sosyal stres faktörlerinin etkilerine karşı tampon görevi gördüğünü göstermektedir. Pfeffer’e göre, “Maalesef işyerleri bazen ilişkiler kurmayı ve destek sağlamayı zorlaştıran özelliklere sahiptir. Örneğin, işbirliğini ve ekip çalışmasını azaltan canlılık eğrisi gibi şirket içi rekabeti teşvik eden uygulamaları düşünün. Aslında kişileri birbirlerine karşı rekabete sokan her şey çalışanlar arasındaki sosyal bağları zayıflatır ve işyerlerini daha sağlıklı kılan sosyal yardımı azaltır. Aynı ölçüde yıkıcı olan bir başka etken de, çalışanların üretim faktörleri olarak görüldüğü ve çalışanlar ile işyerleri arasında çok fazla duygusal bağın olmadığı, hiçbir sosyal etkileşimin olmadığı, çalışanların işlerini mekanik bir şekilde yaptığı ve sadece işinizi yapıp paranızı aldığınız işyeri yaklaşımlarıdır."

 

4. İşle ilgili ve ailevi yükümlülüklerin çatışması

Pek çok insan her gün işle ilgili ve ailevi yükümlülüklerini dengelemek zorunda kalıyor. Okul yetenek gösterilerine sadece evde çalışan ebeveynler değil, tüm ebeveynler katılabilmelidir. Çocuğunuzu veya yaşlanan anne babanızı doktora götürdüğünüz için kendinizi suçlu hissetmek durumunda kalmamalısınız, yine de birçok insan için bu tür durumlar strese sebep olur çünkü ailelerini veya yöneticilerini/ekiplerini her zaman hayal kırıklığına uğrattıklarını düşünürler.

İnovasyona ilişkin araştırmamız, bu “Günlük Korkunun”, çalışanların en iyi yeni fikirlerini sunmalarına engel olan beş ana engelden biri olduğunu da göstermiştir.  

Pfeffer’e göre “Çalışanlar işverenlerini sadece maaş ve promosyon olanaklarını değil, işin psikolojik ve fiziksel sağlıkları için iyi olup olmayacağını dikkate alarak seçmelidir.” Çalışanlarınızın ailevi ve diğer kişisel yükümlülüklerinin hayatın bir parçası olduğunu bilmelerini sağlayın ve onlara aileleri ile önemli anları kaçırmamalı için esneklik tanıyın. Çalışanlar evlerinde mutlu oldukları takdirde işlerinde de en iyi performansı göstereceklerdir.

 

5. İşyerinde algılanan adil olma ve adalet

Veriler, işyeri memnuniyeti, bağlılık, güven ve düşük personel devir oranlarının bir çalışanın işyerinde algıladığı adalet düzeyi ile ilişkili olabileceğini göstermektedir. Great Place to Work® Trust Model©’de açıklandığı gibi, adil olma güvenin kilit bileşenidir. Özünde adil olma, çalışanların herkesin eşit şartlarda çalıştığına inanıp inanmadığıyla ilgilidir ve Great Place to Work® olarak adil olmanın aşağıdaki çeşitli kilit bileşenlerini değerlendiriyoruz:

  • Eşitlik (adil ücret ve kar paylaşımı; eşit fırsatlar; iş rollerinde adil muamele)
  • Tarafsızlık (adil terfi uygulamaları; iltimasın olmaması)
  • Adalet (kişisel özelliklere bakılmaksızın adil muamele; adil olmayan kararlara itiraz etme hakkına sahip olduğunu düşünme)

 

6. İşten çıkarma ve ekonomik güvencenin olmaması

Çalışanlar açısından, özellikle iş arkadaşlarının işten çıkarılmalarını izlerken, kendi işlerinin güvende olup olmadığı konusunda endişelenmekten daha stresli başka bir şey yoktur. İşten çıkarmalar, ekonomik gerileme dönemlerinde yaygın olarak başvurulan kaçınılmaz bir tedbir olarak kabul edilmektedir. Dr. Pfeffer ayrıca bu uygulamaların ölüm oranlarının artmasına ve sağlığın bozulmasına yol açtığı kanaatindedir. Ancak Dr. Pfeffer, işten çıkarmaların kurumsal performans üzerindeki etkilerine dair çok sayıdaki çalışmanın, tam olarak olmasa da büyük oranda tutarlı bir hikaye anlattığını ve işten çıkarmaların fayda sağladığına dair çok az kanıtın, işten çıkarmanın bu yola başvuran şirketlere zarar verebileceğine dairse çok sayıda kanıtın mevcut olduğunu söylemektedir.

 

7. Sağlık sigortası sağlama

Ünlü Let My People Go Surfing kitabının yazarı olan Patagonia‘nın kurucusu, her Patagonia çalışanına işlerinin ilk gününden itibaren sağlık sigortası yaptırmakta ve dışarıda zaman geçirebilmeleri için çalışanlarına iki haftada bir üç günlük hafta sonu tatili izni vermektedir. Pfeffer’e göre, maalesef işveren tarafından ödenen sağlık sigortası sunan şirketlerin oranı düşerken, çalışanların karşıladığı sigorta maliyetlerinin oranı artmıştır. Workforce ile yaptığı röportajda, “Sigortalı olsalar bile çoğu zaman çalışanların karşılaması gereken finansal yükler bulunmaktadır. ABD işgücünün önemli bir kısmı kendilerine reçetelenen ilaçları alamamakta ya da sağlık hizmetlerine erişimleri bulunmamaktadır. Bu kişilerin önemli bir kısmı aslında sigortalıdır. Ve gerçekte, sağlık harcamaları nedeniyle iflas başvurusunda bulunan birçok kişinin de sağlık sigortası bulunmaktadır.”

Pfeffer, “kronik hastalıklara yol açan birçok stresin kaynağının” işyeri olması sebebiyle, sağlık harcamalarından endişelenen şirketlerin işyeri ortamına odaklanmasını tavsiye ediyor. İkinci olarak, insan sürdürülebilirliğine çevresel sürdürülebilirliğe verilen kadar önem verilmesini öneriyor. Pfeffer, “Bence insanları kullanıp işten atabileceğimiz fikri insana yaraşır bir davranış olmadığı gibi iş yapmanın doğru yolu da değil,” açıklamasında bulunuyor.

Şirketleriniz çalışan sağlığı ile gerçekten ilgileniyorsa, ayrı sağlık girişimlerini uygulamaya karar vermeden önce, her düzeyde sağlık ve refahı teşvik eden bir ortam olduğundan emin olmak için önce işyerindeki genel çalışma ortamını enine boyuna değerlendirin. Tüm sorunları çözen bir kültür yaratmanıza yardımcı olabiliriz...



Bültenimize Abone Olun

0 (212) 236 50 20
© Great Place To Work® Institute Türkiye. Tüm hakları saklıdır
made with by CIC