Hepimiz şu meşhur görseli biliriz. Şartlar eşit görünse de mevcut duruma pek de uygun görünmüyor değil mi?
Günümüzde çoğu şirket, adaleti sağlamanın eşit imkanlar sunmaktan geçtiğini düşünür ve uygulamalarını buna göre düzenler. Oysa adalet, yalnızca herkes için aynı aracı, yolu veya yöntemi sunduğunuzda sağlanmış olmaz. Özellikle de yöneticiler tüm çalışanlarına eşit davrandığını kimse için bir ayrıcalık yapmadığını savunur. Peki ya bazen de tam olarak yapılması gerekenin bu olduğunu söylesek?
Günümüzde kurumlar ve yöneticiler herkes için aynı uygulamalardansa kişisel dokunuşu olan, çalışanı yakından tanıdığını gösteren ve onu değerli hissettirecek uygulamaların peşinden koşmalıdır.
İster kuşak farklılıklarından ister modern zamanın beklentileri yükseltmesinden olsun, gerçek şu ki artık hemen herkes kendisini özel hissetmek istiyor ve farklılıklarının anlaşılmasının, ayırt edici özelliklerinin görünür olmasının ve bunların kabul görmesinin peşinde.
Herkesin eşit ve aynı olmadığından yola çıkarak çalışanların birbirinden farklı yetenek, beklenti ve hatta öğrenme biçimlerine sahip olduğunu da göz ardı etmeden onlar için güven kültürünü iş yerinde de sağlamak mümkün. Örneğin; herkesin öğrenme biçimlerinin birbiri ile aynı olmadığını düşünürsek bazı eğitimleri online, bazılarını sınıf için bazılarını ise oyunlaştırılmış metotlarla şekillendirmemiz gerekebilir.
Bu da çalışanları yeterince tanımaktan, anlamaktan ve dinlemekten geçer.
Kolay görünmüyor olabilir ancak emin olun güven kültürüne yatırım yapmaya ve bunu ölçmeye değer.
Peki ya organizasyonlar ve yöneticiler, çalışanları için adil, şeffaf, tarafsız bir şirket kültürü ve güven ortamını nasıl sağlayabilirler?
Hakkaniyet, Great Place to Work® metodolojisine göre güven kültürünü oluşturan beş unsurdan biridir.
Great Place to Work® 2018 araştırma verilerine göre En iyi İşverenler Listesinde yer alan şirketlerin hakkaniyet boyutu skoru %75 iken, liste dışında kalan şirketlerin ortalaması %57’dir.
Dünyada adalet konusuna geldiğimizde ise Dünya’nın En İyi İşverenleri Listesi verilerine göre Kuzey Amerika ve Kanada için topluluk, Asya’da sürdürülebilirlik, Latin Amerika’da psikolojik güvenlik ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkeler için adalet en önde gelen konu olarak ortaya çıkmaktadır.
Yüksek güven kültürünü deneyimleyen kurumlarda çalışanın yaşına, cinsiyetine, cinsel yönelimine veya milliyetine bakılmaksızın herkese adil davranılır.
Burada yöneticiler terfiden günlük iş yaşamındaki davranışlarına kadar tüm çalışanlara tarafsız ve adil bir biçimde yaklaşır. En çok hak eden çalışanlar yükselir ve kimse birbirinin arkasından entrikaya baş vurmaz.
Güven kültürünün yerleştiği şirketlerde pozisyonuna bakılmaksızın herkese şirketin bir parçası gibi davranılır ve hak ettiği, işe uygun ücret ödenir. Şikayetlerin adilce değerlendirileceğinden kimse şüphe duymaz.
Şirket harcamalarda bir kesintiye gittiğini duyurduğunda yönetim kademesi zaruri olmayan masraflar dışından lüks masraflardan kaçınır. Yönetime bu konuda olan güven yüksektir ve çalışanlar tarafından anlayışla karşılanır.
Elbette herkes için geçerli olacak kurallar, prensipler vardır ve olmalıdır. Ancak performans, terfi ve ücret ve yan haklar gibi konulara geldiğimizde eşitlik ile adalet kavramları iyice iç içe geçiyor gibi görünüyor.
Burada en büyük görev yöneticilere düşüyor. Sistemler hayatı kolaylaştırır ancak yöneticiler davranış ve yaklaşımları ile bunları çalışanlar için doğru ve etkin bir iletişim ile uygulamaktan sorumludur.
Burcu Pekgüzel
Great Place to Work® Turkey Best Workplaces Team Leader
