Modern dünyada şirketler doğal yapıları gereği hizmet ve fayda sunan ürünler üretmek, bu ürünleri satmak, sattıkları ürün karşılığında ise gelir elde ederek bu gelir sayesinde devamlılıklarını ve varlıklarını sürdürmek üzerine kuruldular.
Elbette şirketlerin, varlıklarını ve devamlılıklarını sürdürebilmelerini sağlayacak olan geliri elde etmek, sistemi çalışır halde tutmak için önemli bir ihtiyacı vardı: İnsan. İnsanların da hayatlarını sürdürebilmeleri ve yaşayabilmeleri için çalışmaya, dolayısı ile şirketlere ihtiyacı vardı. Bu karşılıklı ihtiyaç üzerinden kurulan gözle görünmeyen anlaşma ile şirketler ve insanlar iş birliği yapmak zorundaydılar. İşte bu aşamada “İnsanlar” olarak bizlerle, şirketlerin karşılıklı ihtiyaç üzerinden kurulan bu iş birliğini devam ettirebilmeleri için bir arada olduğu yerlere de “iş yeri” dedik.
İlk iş deneyimi ve beklentiler
İlk iş hayatına başladığınız o günü hatırlayın. İlk iş teklifinizi aldığınızda havalara uçmuştunuz, belki arkadaşlarınızla bir kutlama partisi yapmıştınız ve büyük bir öz güvenle tüm hesabı siz ödemiştiniz. Aslında oldukça temel bir beklentimiz vardı değil mi? Gezmek, eğlenmek ve hayatımızı idame ettirmek için para kazanmak. İlk başlangıç için hiç de garip olmayan bu temel beklenti dışında daha fazla ne olabilirdi ki? Süreç basitti çalış, parayı kazan ve isteğin hayatı yaşa, gayet anlaşılır. Fakat iş hayatında zaman geçirdikçe, iş yerlerinin bu temel beklentinin dışında farklı ekosistemler olduğunu gördük. Evet çalışıyorduk karşılığında maaşlarımızı alıyorduk ama iş yerimizin güvenli evimizden, sevdiklerimizden, çocuklarımızdan ve hatta arkadaşlarımızdan uzakta kaldığımız ve onlarla geçireceğimiz zamandan daha uzun zaman geçirdiğimiz yerler olduğunu kabul etmemiz çok uzun sürmedi.
Başlangıçta çok temel bir ihtiyacı gidermek için yapılan bu iş birliğinin sonucu olan para kazanmanın ötesinde, iş yerlerinin sandığımızdan çok daha fazla duyguyu bir arada barındırdığını deneyimlemeye başladık. İnsanın en temel ihtiyacı ve derinlerinde hissettiği güven mesela; güvende olduğumuzu hissetmeye, temelinde güven olan ilişkiler kurmaya olan ihtiyacımız. Çalıştığımız şirkete güvenmeliydik, yöneticilerimize güvenmeliydik ve birlikte çalıştığımız takım arkadaşlarımıza güvenmeliydik. Ancak o zaman güven ihtiyacımızı giderebilir ve kendimizi o iş yerine ve topluluğa ait hissedebilirdik.
Güven kültürünün iş başarısına etkisi
Bu konu üzerinde yapılan sayısız araştırma, yazılan sayısız makale, sunum, webinar, podcast ve tüm akademik çalışmalar güven kültürünün iş yerleri için hayati derecede önemli bir kavram olduğunun altını çiziyor. (İyi ki varlar.)
Great Place To Work® olarak 2023 yılı içerisinde ülkemizde gerçekleştirdiğimiz çalışan deneyimi anketi Trust Index™ verilerine göre, Great Place To Work® harika iş yeri sertifikasına sahip iş yerlerinde çalışanlar %80 oranında yöneticileri ile arasında güçlü bir güven ilişkisi olduğunu belirtirken standart şirketlerde bu oran yalnızca %59 olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğer araştırma verilerine göre ise güven seviyesi yüksek olan organizasyonların daha yüksek finansal performansa sahip olduğunu ortaya koyuyor. Russell 1000 ve Russell 3000 borsa portföyü ile Fortune 100 En iyi İşverenler listesinde yer alan şirketlerin finansal performans karşılaştırmasını içeren araştırmada ise en iyi iş yerlerinin 3.33 kat daha yüksek finansal performansa sahip olduğunu ve daha yüksek getiri elde ettiğini gösteriyor. Bu yüksek finansal performansa ulaşmayı kim istemez ki?
Çalışanların ihtiyaçları ve değer algısı
Bu araştırmalar aslında neden bazı iş yerlerinin daha başarılı olduğunu ve neden bazılarının bu başarıyı sağlayamadığını net bir biçimde açıklıyor. Güven, her şeyin başlangıç noktası olsa da elbette çalışan insanlar olarak bizlerin farklı deneyim ihtiyaçları da var; mesela saygı ihtiyacı, sadece bir çalışan olarak değil bir insan olarak da değer görmek, önemsenmek, başarılarımızdan dolayı takdir edilmek, fikirlerimizin dinlenilmesi, iş birliği ve daha fazlasına olan ihtiyacımız…
Tekrar Trust Index™ verilerine dönersek, Great Place To Work-Sertifikalı™ iş yerlerinde çalışanlar %80 oranında sadece iş gücü olarak değil aynı zamanda bir insan olarak da değer gördüğünü hissettiğini belirtirken, standart şirketlerde bu oran ne yazık ki %55 de kalıyor.
Birlikte daha güçlü
Görünen o ki modern dünyanın muhteşem ikilisi şirketler ve insanlar arasında çok uzun zaman önce imzalanmış bu görünmez ihtiyaç anlaşması, şirketlerin varlıklarını devam ettirebilmesi için bizlere yani insanlara ne kadar çok ihtiyacı olduğunu hatırlatır nitelikte.
Güzel haber şu ki çalışan deneyimini önemseyen ve güven kültürünü bir kılavuz olarak şirket stratejilerinde en önemli noktaya yerleştiren şirketlerin sayısı git gide artıyor. Ve bu şirketler, İhtiyaç iş birliğinde ortak paydada buluştukları insanları daha çok önemseyerek, onların hayatlarında pozitif bir etki bırakarak birlikte gelecekte de var olmaya devam edecekler.
Kendi iş yerinizi dönüştürmeye hazır mısınız?
Modern iş dünyasında başarının anahtarı, çalışanlarınızın deneyimini önemsemekten ve bunu şirket stratejilerine dahil etmekten geçer. Great Place To Work®; iş yerinizdeki güven kültürü ve çalışan deneyimini ölçümleyen, global kabul gören ve etkisi kanıtlanmış analiz yaklaşımı ile çalışan deneyiminizi veriye dayalı olarak iyileştirmenize, çalışan potansiyelinizi maksime ederek daha yüksek performanslı bir iş yeri inşa etmenize destek olur.
Bugün bizimle iletişime geçin ve şirketinizi geleceğin yüksek performanslı iş yerlerinden biri haline getirmek için birlikte ilk adım atalım.
