Adjust cookies
If you click on "Accept all cookies", you agree to the storage of cookies on your device in order to improve the navigation on the website, to analyze the use of the website and to support our marketing activities.
Essential cookeis
- Session cookies
- Login cookies
Performance cookies
Functional cookies
- Google Maps
- YouTube
- SocialShare Buttons
Targeting cookies
- Facebook Embeded

Krizde güven veren liderler hayat kurtarıyor

İnsan ekonomisinin yükselişiyle güven veren lider her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. Liderler organizasyonlara en büyük faydayı insan potansiyellerini maksimize ederek sağlıyor. İnsan potansiyelini en verimli kullanan liderlerin ortak özelliği olan “güven”in nasıl geliştirildiği Bob Lee’nin “Güvenin Kuralları” adlı kitabında anlatılıyor.

Gelişen teknolojiler ile küreselleşmenin giderek artan etkisi, hakim olan ekonomi türünü de etkilemekte. Bir zamanlar tarım ekonomisi dünyaya hakimdi ve en çok buğdayı üreten, en fazla toprağa ve iş gücüne sahip olanlar, ekonomi üzerinde en çok söz hakkına sahip olanlardı. Sanayi Devrimi ile birlikte üstünlük ulaşım ve haberleşme araçlarına geçerken, son yirmi yılda ise bilgi teknolojilerini üretenlerin gündemi yönlendirdiğini gördük. Günümüzde ise egemen olan ekonomi türü "insan ekonomisi”. Artık en çok buğdayı, treni ya da haberleşme aracını üreten değil, insana ve insani değerlere yatırım yapan şirketler öne geçiyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun “Mesleklerin Geleceği Raporu”nda 2020 yılı için beklenen 10 yetkinlik tanımlandı. Bunların içinde en çok göze çarpanlar “duygusal zeka yetkinliği” ve “bilişsel esneklik”.

İnsan ekonomisinde birincil katma değer, bireylerin hayatına yapılan katkılardır. İnsan ekonomisini harekete geçirmek için insani değerlere yatırım yapmak bu noktada kritik bir rol oynuyor.  Örneğin bir dijital pazarlama ve medya şirketi olan Adobe Systems, çalışanlarına hakları olan izin dışında ücretli hastalık, ebeveynlik, doğum ve aile izni alma hakkı tanıyor. Bu izin süresince çalışanların maaşları tam olarak yatıyor. Çok uluslu bir yazılım şirketi olan SAP America’da Genç Yetenekler programı ile 0-2 yıl arası çalışma tecrübesi olan gençlere sağlanan mentörlük ve eğitim programlarıyla her seviyeden çalışanın fikirleri dinleniyor, destekleniyor ve ihtiyaç duyulan yerlerde hayata geçiriliyor.  Artık sadece finansal büyüme değil, büyürken dünyaya ve insana yapılan katkılar kritik başarı faktörleri arasında. Bu katkıyı artırmanın yolu ise insan potansiyelini maksimize etmekten geçiyor. Bu potansiyeli maksimuma çıkarmak için güven kültürü oluşturmak ve her bir paydaşı dinleyip dahil etmek en önemli iki adım. Yüksek güven kültürünün faydasının en görülür hale geldiği zamanlar ise kriz anları.

 Değişen ve gelişen ekonomilerde kriz artık arada bir görülen bir durum olmaktan çıkıp, gündelik hayatın bir parçası haline geldi. Krizin norm olduğu bu yeni dönemde iş ortamını belirleyen faktörler de değişti:

  • Sosyal anlamda Y kuşağı çalışanların artması,  Y kuşağının istek ve beklentilerinin X kuşağından çok daha farklı olması şirketler için büyük bir değişiklik. Çünkü Y kuşağı yaptığı işte anlam arıyor, unvanlara çok değer vermiyor,  asıl amacı, işiyle topluma ve kendisine değer katıp üretmek. 
  • Teknolojik gelişmeler de iş süreçlerini ve iş yapma modellerini etkiliyor. İş süreçleri dijitalleştikçe şeffaflık da artıyor. Artık dijital ortamda pek çok ayak izi bırakıyoruz ve çeşitli sosyal mecralarda bir anda parlayıp sönmemiz mümkün. –Aynı zamanda bıraktığımız bu ayak izleri bizi “big data”nın bir parçası yapıyor ve sınırları kaldırmada önemli bir rol oynuyor. Teknolojik gelişmeler eskiden kas gücüne olan ihtiyacı yavaş yavaş makineleşmeye kaydırırken, yapay zekada olmayan insani yetenekler ön plana çıkıyor. Hem yöneticilerin hem çalışanların empatiye, anlayışa ve gönül bağlılığına yatırım yapması bu sebeple önem kazanıyor. Çeviklik de yine bu bağlamda kas gücünün değil, duygusal zekanın çevik işleyişini ve hızlı karar alırken her dengeyi gözetmeyi temsil ediyor. 
  • Her şeyin hızla değiştiği, sınırların kaybolduğu, işlerin giderek makinelere bırakıldığı bu dönemde iş garantisinin olmaması iş ortamını etkileyen önemli faktörlerden biri. “Gig ekonomi” eğilimi ise sabit bir kontrat ve iş koşullarının olmadığı, geçici ve akışkan iş süreçleri, çalışanlarda güven duygusunu zedelediği için işlerine ve şirketlerine olan bağlılıklarını olumsuz yönde etkiliyor.

Bu denli dalgalı bir denizin ortasında ilerlerken, gemiyi sağ salim limana ulaştırmada en önemli görev liderlere düşüyor. Krizin rutin olduğu bir akış içerisinde liderler, yetkinliklerini olağan akış içerisinde geliştirmelidir. Bob Lee’nin “Güvenin Kuralları” adlı kitabı, kısa ve öz bir şekilde sunduğu 16 kural ile her koşulda şirketinizde nasıl yüksek güven kültürünü oluşturabileceğinize dair bir başucu kaynağı.

Dahil etme, takdir ve güvenin vurgulandığı kurallar, insan potansiyelini maksimize etmek ve insana yatırım yaparak organizasyonunu ileri taşımak isteyen liderler için oldukça faydalı.



Bültenimize Abone Olun

0 (212) 236 50 20
© Great Place To Work® Institute Türkiye. Tüm hakları saklıdır
made with by CIC